1930 yılında Razgrat ili (Bulgaristan) Nasreddin (Bisertsi) köyünde gözlerini
dünyaya açmıştı. İlk ve ortaokuldan sonra Razgrad Pedegoji okulundan mezundur.
1960 yılında Sliven ili Fileretoteovo
(Hamzalar) köyünde ilkokul Türkçe öğretmeni olarak göreve başladı. Daha
sonra aynı ilin Sokalartsi (Doğancılar) köyünde ilkokul müdürlüğü yaptı. 1968
yılılnda kendi isteğiyle gazeteciliğe geçti. Sofya’da yayınlanan ‘’YENİ IŞIK’’
gazetesinin Sliven ve Burgaz illeri kadrolu Muhabir Gazeteci olarak kesintisiz
17 yıl çalıştı. Ta ki 1985 yılında Türk isimlerinin Slav-Bulgar adlarıyla
değiştirilmesine karşı koyduğu için Sliven Emniyet Müdürlüğünde 35 gün
sürgünden sonra Belene işkence kampına götürüldü. 1 yıl sonra buradan Sofya
Genel Tahkikat Kampına götürüldü (sevkedildi). 1986 yılında Mihaylovgrad ilinin
Doktor Yosifovo köyüne sürgün edildi. 1989 yılında sınır dışı edilince Türkiye
Cumhuriyeti’ne sığındı. Ankara da
İngilizce öğretmenliği yaptı ve oradan da emekliliğini isteyerek ayrıldı. Öykü, gezi yazıları, röportaj ve roman türü
20’nin üzerinde edebi eser sahibi oldu ve Bulgarca, Rusça ve İngilizce
dillerine vakıftı. Komünist rejimin Türk soykırımı politikasını onaylamadığı
için Belene, Sofya gizli servisi tahkikat hücrelerine dört sene tutulduktan
sonra 08.06.1989’da Türkiye’ye sınır dışı edilmiştir. İslam Beytullah ERDİ
Genel Tahkikat Dairesi binasında küçük bir hücre odasına (atarlar). Penceresi bile olmayan bu hücre bir metal kafesi
andıran, küçük watlı bir ampul ile ışıtılan bir oda imiş. Yalnız başına dört
duvar arasında, soğukta gündüz mü gece mi olduğunu anlayamayacağı bir odada
kalmanın zorluğunu yalnız çeken (yaşayan) bilir. Buna yalnız çok kuvvetli
iradesi olanlar dayanabilir. Bu eziyeti çeken ERDİ bir gece duygularının sesini
dile getirmek için bir şiir yazar:
Büyük bir yapı
Dört duvar içinde
Yattığım bir
koğuş,
Hayalim,
Demir parmaklı bir
pencere
Hava, güneş, bulutlar,
kuşlar
Çocuklar, özlemim…
Ruhi baskı 10-15
gün kadar devam eder. Ardından sonu gelmeyen sorgulamalar başlar. Bu hücrede 77 gün kaldıktan sonra, daha büyük
bir hücreye değiştirilir. Burada bazen aylarca, bazen 4-5 günde bir başka
tutuklularla beraber vakit geçirir. Bazı defa polis ajanları da yanına
yerleştirilmiştir, sorgulamak için hiç görmediği uzun boylu, bıyıklı ve
gözlüklü bir zatın odasına götürülür. Bu sorgu hakimi zile basıp iki kahve
getirdikten sonra, samimiyet davranışlarıyla ‘’ dosyalarınızı inceledim, siz
masum bir insansınız ve iyi bir gazetecisiniz. Ama sizin işinize değer veren
olmamış ‘’ der ve ‘’ hangi Gazete’de çalışmak isterseniz oraya tayin
ettireceğim. Ulusal Televizyonu, ya da
Sofya Radyosunu da seçebilirsin! İyi düşün, cevabını bekliyorum ! ‘’ der.
Erdi ise: ‘’ Ben Gazetecilikten merakımı ve ödülümü aldım.
Buradan öte ömrümün sonuna kadar toplumsal ve siyasal işlerle uğraşmayacağıma
vicdanım huzurunda yemin ettim diye cevap verir. ‘’ her şeye rağmen siz iyice
düşünün. Karar verince hücredeki zile basın, sizi hemen yanıma getirirler. Bu
fırsatı kaçırırsanız bilmem haliniz ne olur. Sonradan pişman olmayın! der ve
hücreye gönderir .
ERDİ, bu teklifin düşünülecek bir yanı olmadığını, eğer
kabul ederse ‘’Bulgar kökenli olduğumuzu yazması, konferanslar vermesi ‘’ isteneceğini
bildiği için, vicdanını hiç zorlamadan reddeder.
Ankara’da 2014 yılı
Ocak ayında Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ölümünün birinci yılında Allahtan
rahmet diler, ruhu şad olsun.
Allaha emanet olun.
Eşref ÖZGÜR- AKDENİZ BALKAN TÜRKLERİ FEDERASYON BİLİM
DANIŞMA KURULU ÜYESİ.