:::: MENU ::::

28 Ocak 2015 Çarşamba

   
Bir İslam Beytullah ERDİ geçti bu dünyadan. Taşlı yokuşlu ve uzun dar virajlı yollardan geldi geçti Ankara’ya. Yüreği insan sevgisi dolu, yüreği pamuk gibi yumuşak ve güneş gibi sıcaktı. Anlamadı veya anlamak istemedi zaten bu nitelikleri Şoven Bulgar Moskof uşağı Todor Jivkof Türk düşmanı.  Bu çark cani bir çarktı, Türkleri dişleri arasında ezdi.  Bu çarktan İslam Beytullah ERDİ hoca da geçti.
1930 yılında Razgrat ili (Bulgaristan)  Nasreddin (Bisertsi) köyünde gözlerini dünyaya açmıştı. İlk ve ortaokuldan sonra Razgrad Pedegoji okulundan mezundur. 1960 yılında Sliven ili Fileretoteovo            (Hamzalar) köyünde ilkokul Türkçe öğretmeni olarak göreve başladı. Daha sonra aynı ilin Sokalartsi (Doğancılar) köyünde ilkokul müdürlüğü yaptı. 1968 yılılnda kendi isteğiyle gazeteciliğe geçti. Sofya’da yayınlanan ‘’YENİ IŞIK’’ gazetesinin Sliven ve Burgaz illeri kadrolu Muhabir Gazeteci olarak kesintisiz 17 yıl çalıştı. Ta ki 1985 yılında Türk isimlerinin Slav-Bulgar adlarıyla değiştirilmesine karşı koyduğu için Sliven Emniyet Müdürlüğünde 35 gün sürgünden sonra Belene işkence kampına götürüldü. 1 yıl sonra buradan Sofya Genel Tahkikat Kampına götürüldü (sevkedildi). 1986 yılında Mihaylovgrad ilinin Doktor Yosifovo köyüne sürgün edildi. 1989 yılında sınır dışı edilince Türkiye Cumhuriyeti’ne sığındı.  Ankara da İngilizce öğretmenliği yaptı ve oradan da emekliliğini isteyerek ayrıldı.  Öykü, gezi yazıları, röportaj ve roman türü 20’nin üzerinde edebi eser sahibi oldu ve Bulgarca, Rusça ve İngilizce dillerine vakıftı. Komünist rejimin Türk soykırımı politikasını onaylamadığı için Belene, Sofya gizli servisi tahkikat hücrelerine dört sene tutulduktan sonra 08.06.1989’da Türkiye’ye sınır dışı edilmiştir. İslam Beytullah ERDİ Genel Tahkikat Dairesi binasında küçük bir hücre odasına (atarlar).  Penceresi bile olmayan bu hücre bir metal kafesi andıran, küçük watlı bir ampul ile ışıtılan bir oda imiş. Yalnız başına dört duvar arasında, soğukta gündüz mü gece mi olduğunu anlayamayacağı bir odada kalmanın zorluğunu yalnız çeken (yaşayan) bilir. Buna yalnız çok kuvvetli iradesi olanlar dayanabilir. Bu eziyeti çeken ERDİ bir gece duygularının sesini dile getirmek için bir şiir yazar:
    Büyük bir yapı
    Dört duvar içinde
    Yattığım bir koğuş,
   Hayalim,
   Demir parmaklı bir pencere
    Hava, güneş, bulutlar, kuşlar
    Çocuklar, özlemim…

   Ruhi baskı 10-15 gün kadar devam eder. Ardından sonu gelmeyen sorgulamalar başlar.  Bu hücrede 77 gün kaldıktan sonra, daha büyük bir hücreye değiştirilir. Burada bazen aylarca, bazen 4-5 günde bir başka tutuklularla beraber vakit geçirir. Bazı defa polis ajanları da yanına yerleştirilmiştir, sorgulamak için hiç görmediği uzun boylu, bıyıklı ve gözlüklü bir zatın odasına götürülür. Bu sorgu hakimi zile basıp iki kahve getirdikten sonra, samimiyet davranışlarıyla ‘’ dosyalarınızı inceledim, siz masum bir insansınız ve iyi bir gazetecisiniz. Ama sizin işinize değer veren olmamış ‘’ der ve ‘’ hangi Gazete’de çalışmak isterseniz oraya tayin ettireceğim.  Ulusal Televizyonu, ya da Sofya Radyosunu da seçebilirsin! İyi düşün, cevabını bekliyorum ! ‘’ der.
Erdi ise: ‘’ Ben Gazetecilikten merakımı ve ödülümü aldım. Buradan öte ömrümün sonuna kadar toplumsal ve siyasal işlerle uğraşmayacağıma vicdanım huzurunda yemin ettim diye cevap verir. ‘’ her şeye rağmen siz iyice düşünün. Karar verince hücredeki zile basın, sizi hemen yanıma getirirler. Bu fırsatı kaçırırsanız bilmem haliniz ne olur. Sonradan pişman olmayın! der ve hücreye gönderir .
ERDİ, bu teklifin düşünülecek bir yanı olmadığını, eğer kabul ederse ‘’Bulgar kökenli olduğumuzu yazması, konferanslar vermesi ‘’ isteneceğini bildiği için, vicdanını hiç zorlamadan reddeder.
   Ankara’da 2014 yılı Ocak ayında Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ölümünün birinci yılında Allahtan rahmet diler, ruhu şad olsun.
   Allaha emanet olun.


Eşref ÖZGÜR- AKDENİZ BALKAN TÜRKLERİ FEDERASYON BİLİM DANIŞMA KURULU ÜYESİ.

0 yorum:

Yorum Gönder