:::: MENU ::::

5 Eylül 2013 Perşembe


  
Çocukluk yılları ne güzel hayallerle geçmişti. Yamaçları burcu burcu kekik kokan Toros dağları eteklerinde bulunan bir köyde doğmuş, orada büyümüştü.İlkokul yıllarında  “Büyüyünce ne olmak” istediğini soranlara içten ve göğüs kabartarak: Hemşire, derdi.
  Ama ne yazık ki, ilkokulu başarıyla bitirmesine rağmen okuma şansını verememişti ailesi ona. Çok üzülmüştü bazı arkadaşları Kasabaya okumaya gittiklerinde, aylarca gözlerine geceleri uyku girmemişti . Babasının durumu da malumdu, kıl kanat evinin geçimini sağlamaya çalışıyordu. Otuz kadar davarları geçim kaynaklarıydı ve başka da bağ-bahçeleri ile tarlaları da yoktu. Kendisinden birkaç yaş büyük olan ağabeyinin çoban yamağı olmuştu artık. Abisi de bu işinden memnun değildi,bu yüzden olmalıydı ki hırçın mı hırçındı. Bir çok zaman sudan bahaneler yüzünden onu döver, ağıza alınmayacak küfürler ederdi. Davar peşinde geçerken ergenlik çağı yaşı on beşine ancak gelmişti ki babası onu başlık parası için kocaya verdi. Çocuk yaşta bu evlilik Süreyya’yı tiksindirdi. Kocası da kara cahil sayılan bir kişiydi.. Okul medrese hiç görmemişti. Oba da geçmişti bu yaşına kadar ömrü. Bakımsız ve saçı sakalı birbirine karışmış ve yaşı otuzun üstündeydi. Üstelik de karısına karşı hem anlayışsız hem de canavar kesilirdi. Sabah akşam dayak atardı her yerde. Böylesi bir tutumu karşılığında kendisine karılık yapamadığını,cilvesiz ve şeytan suratlı olduğunu durmadan söylerdi. Taze gelinin canına tak demişti bu ıstıraplar ve aşağılayıcı sözler. Mutsuz başlayan evlilikleri ayrılıkla bitmişti.Zaten gidebileceği bir yer olsaydı üç günden fazla kalmazdı bu adamın yanında.Adamdan başka her şeye benzetirdi onu. Üstelik bir de Yörük güzeli körpe geline “şeytan suratlı” demez mi. Atacağı dayaklara dayanabileceğini bilse  “Sen hiç ayna karşısına geçtin mi ?” diye soracaktı. Katı kuralları olan Yörük camiasının  geleneğine ters olan bu ayrılıktan hep korkmuştu. Biliyordu onu ailesi evlerine almayacağını.Yeni bir yol araması gerektiğinin bilincindeydi. Düşündüğü gibi oldu, ailesi   kendisine sırt çevirmişti.

   Şehre gitmek mecburiyeti hasıl olmuştu. Uzaktan akraba olan bir ailede aylarca misafir kaldı. Boş durmadı, gündelik işler bulup çalıştı. Ne bir mesleği, ne de yeterli bir tahsili vardı. Çok değişik geçici işlerde çalıştı. Aradan biraz daha vakit geçmişti ki kiralık bir ev bulup taşındı. Zaman zaman kendisiyle evlenmek isteyen erkeklerin baskısına maruz kaldı. Kabul etmesi mümkün değildi. Erkeklere karşı güveni bir sefer sarsılmıştı.Bütün erkekleri aynı kefeye koyar,hepsinden nefret ederdi. Hiç bir erkeğin içtenliğine güvenmesi mümkün değildi. Hatta ve hatta içinden bir ses bu erkek milletinden intikam almasını söylerdi. Güzel ve cazibesine rağmen evlenmeyi ilelebet  düşünmüyordu. Veyahut bu yıllarda hele hiç.

   Bütün bu olumsuzluklara rağmen çok çalışkandı hem de ihtiraslı.Birkaç yıl içerisinde biriktirdiği parasıyla bu koca şehirden kafasına göre bir daire de ev aldı.Artık hayalinde bir iş sahibi olmak vardı. Geceli gündüzlü çalışmaya razıydı ama, ne yapabilirdi bir miktar para tasarrufu ile. İş hayatına atılmak her baba yiğidin haddine değildi.Yerel gazetelerin iş ilanlarını sürekli takip ediyordu. Bir gün kiralık Bar işletmesi ilanı gözüne takıldı. Aylık kirası epey yüksekti.

   -İşte bu fırsatı değerlendir kızım, dedi kendi kendine. Hem evinin yolundan sapan erkeklerden hırsını alırsın, hem de onların aptalca hareketlerini seyredersin. Erkekliğine toz kondurmayan o aslan kesilen nankör rezil ve  sefil hallerini seyreder,rahatlarsın diye düşündü. Öyle de yaptı, Bar’ı  gerekli işlemlerden sonra çalıştırmaya başlamıştı. İhtiras koydu adını da.Kısa zamanda sevilip tutuldu akşamcılar tarafından.Kurnaz bir kişiliğe sahipti. Müşteri tavlamasını iyi bilirdi.Her müşterinin masasına gider oturur onlarla yakından ilgilenirdi.Erkek milletinin abayı çabuk yaktığını iyi bilirdi.Birkaç kadeh atınca her birinin bonkörleştiğine emindi, evde çocukları bulgur pilavına talim etse de. Bu sebeplerden olmalıydı ki, günlük kasadan çektiği para hiç de fena sayılmazdı. Kurnazlık taslamaya çalışan ilk garsonuna yol vermişti bile .Daha dinamik ve yakışıklı bir garson getirdi. Üstelik bir de güzel kız garson buldu. Sürü şeklinde gelmeye başladı erkek müşterileri. Müessesenin çerez veya meyve ikramı olurdu her yeni gelen müşteriye. Rakip meslek sahipleri bile bazen bar önünde ki yüksek sandalyelerde müşterisi olurlardı. Maksatları olan bitenleri yakından görmekti. Bu işin veresiyesi yoktu ve işler iyi gidiyordu. Parayı bastıran otururdu İhtiras  Bar’da.Hesap işlerine de bizzat kendisi bakıyordu.  “Sen başarırsın” diye haklı olarak gururlanıyordu kimseden habersiz. Çünkü İhtiras Bar’da nefret ettiği erkeklerden bir yerde de intikam alıyordu  Süreyya hanım.
Categories:

0 yorum:

Yorum Gönder