:::: MENU ::::
eşref özgür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
eşref özgür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Haziran 2014 Salı

Türk Milleti öğretmenlere karşı özel bir saygı besler. Zannedersem bu saygı tarihin derinliklerinden gelir. Belki daha da önemlisi,büyük önder M.K. Atatürk’ ün bile bu kutsal mesleği icra edenlere bu denli saygı ve sevgi duymasıdır. Her Türk bilir ki Türk Alfabesini icat eden yazan ve ilk öğretmenin ATATÜRK’ÜN kendisi olduğunu. 24 Kasım Öğretmenler günü (Bayramı) olarak kutlanmasını da kendileri istemişlerdir. Türk Milleti 1928  yılında kendi alfabesi ile gerçek  eğitime geçmiştir. Arap yazısı da yine dini açıdan önemini  korumuştur…

    Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu eşsiz Kumandan M.Kemal Paşa’nın işaret ettiği bir önemli nokta da, Asker Ordusu’nun kadar İrfan Ordusu’nun da önemidir. Çünkü ilim bilim çağında milletler en derin bilgi ve beceriyi kendi dillerinde öğrenebilirler. Belki Türk Milletinin yeterince hamle yapamamasında,Alfabe’mizin geçikmesi etkendir. Arap yazısı ve kültürü pozitif ilimlerde ufkumuzun açısını daraltmış  olabilir.

    Askeri Ordu, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet yaşatmak için varsa, İrfan Ordu’ su da medeniyet yolunda sönmez ışıktır  doğrusu. Bu ordu mensuplarına sevgi saygı ve selam olsun…

  ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN !

                      ÖĞRETMEN

             Saygıya değer,tıpkı ana,
             Öğretiyor her şeyi sana,
             Emeği sonsuz bu Vatana,
                Eli öpülesi Öğretmen.
                Bulmasın,üzmesin onu dert,
                Bilgiyi esirgemez, cömert,
                Üstelik naziktir,hem de mert,
                Eli öpülesi Öğretmen.

                 Kuvvetlidir eli ve kolu,
                 Öğretiyor hep doğru yolu,
                 Onun kalbi sevgiyle dolu,
                 Eli öpülesi ÖĞRETMEN…

                Not: ÖĞRETMEN şiiri “BABA NASİHATI”  Çocuk şiirleri kitabımdan alınmıştır

                                            Esen kalın.  





                         
  Türk Milleti bayramlarını çok ciddiye alır ve bütün inceliklerini yerine getirir. Bazı Balkan ülkelerinde asimilasyon ile  dinleri ve dilleri yok edilmek istenen yüz binlerce Türk ve Müslümanlığı seçmiş bazı kardeş milletler Ay-Yıldız sevdaları ile Türkiye Cumhuriyeti’ni tercih ettiler. Çünkü onların doğal hakkı olan, her nevi dini vecibelerini yerine getirmelerine pis ,şaşkın Hıristiyan menşeli Slavlar engel  oluyordu. Zaten hep Türk-Müslüman düşmanlığı sebebinden dolayı bu bölge  ülkelerinde nice Camii ve tarihi eser yakılıp yıkılmıştır. Bulgarları rahatsız eden husus İslam dininin özelliği olduğu gibi  güzelliğidir de. Birlik ve beraberliğin kalelerini yıkmakla,Türklük korkusunu yenmekti niyetleri. Ama pratikte hiç de öyle olmadı, bir nevi ülkelerini yıkmış oldu bu şaşkınlar. Bu konu üzerine bir misalle yetineceğim. Yalnız Bulgaristan’ın Başkenti Sofya’da Osmanlılar döneminde  yapılan 82 cami ve mescid’ten ayakta  kalan tek camii var. 1566 Yılında Seyfullah Efendi  tarafından yaptırılan bu cami ibadete açıktır.

   Ülkemizde ise her insan hür olup bir ayrı coşku ile dini bayramlarımızı da istediği şekilde kutlayabilmektedir. Bu konuda duyarlı olup bilakis Kurban  bayramlarında daha titiz ve itinalı bir şekilde temizliğe önem vermek gerekir. Bunun dışında da çevremizdeki fakir  kişileri göz ardı etmemek lazımdır. Bu bayramlarımızın en büyük özelliği ve güzelliği paylaşmak ve yardımlaşmaktır.

   Kurban bayramı ile öğrencilerin kış tatili bir araya geldi. Neşeleri sonsuz  çocuklarımızın. Hele karnelerinde kırık not da yoksa ne ala. Ama kırık notu olan öğrenci kardeşlerimiz de dert etmeyip, gelecek dönem için daha şimdiden ciddi  çalışmalara başlamaları lazım. Başarının anahtarı çalışmaktır.

   Aslında bu yazım biraz gecikti sevgili okurlarım, fakat anlatmak istediğim  konular hala geçerlidir. Bu sebeplerden  dolayı yayınlamaya karar verdim. Zaten benim tek amacım sizlere yardımcı olmaktır. İçel EKSPRES  ailesi olarak başka bir amacımız da yok zaten. Bir başka yazıda, başka bir konu ile   buluşmak üzere sevgi ve saygılarımı  sunarım.

Allah yardımcımız olsun.
 Esen kalın.                       



Türk Milleti, tarih boyunca insanlığın hizmetinde bulundu ve her zaman mazlumun yanında oldu. Çünkü Türk’e yakışanı bu olduğunun bilincindeydi. Asırlar boyunca hükmettiği topraklarda kendisine sığınanları ve azınlıkları bir baba şefkatiyle korumuştur, koruyacaktır. Türk demek, bir yerde de büyük demektir… Bununla beraber, genlerden gelen bir kudrettir kanımca, Allah’ın Türk’e  vermiş olduğu iman ve büyük güç ! Yoksa nasıl aşılırdı kıtalar ve asırlar. En önemli özelliklerimizden birisi de, baskı yapmamak ve daha da önemlisi hoşgörülü olmak ve kardeş milletlere  kendisini tercih ettirmek, yalnız ve yalnız Türk’e yakışır… Bundan olsa gerek,gerçek dostların dışında, her namert  Türk’ün düşmanıdır. Kim bilir ne kadarı da, korkusundan ağzını açamaz ?  İşte, bugün her şey ortada olmasına rağmen, tarihi şaşırtmak isteyenler meydanlarda. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”  ata sözünü boşuna söylememiş atalarımız.
  Gerçek şu ki,Türkler hiçbir zaman Ermeni katliamı yapmamıştır. Özellikle Ermeniler Osmanlı Devletini parçalamak kastı ile Hıntçak ve Taşnak teşkilatlarını kurdular. Bu teşkilatlar 1890 yılında Erzurum’da, 1892’de Kayseri’de,1896’da Van’da, 1903 yılında isyanlar yaptılar. 1.Dünya Savaşında ihtilaf devletlerine yardım ettiler ve Anadolu’da isyanlar çıkardılar. 1915 yılında Rusya’nın  Erzurum, Kars, Erzincan’ı işgali sırasında Rus ordusuna katılıp  Türk’ü arkadan vurdular. Doğu Anadolu’da on binlerce insanımızı çoluk, çocuk, yaşlı, kadın demeden vahşice katlettiler. Rus komutan Erzincan’da 800 kişinin toplu olarak Ermeniler tarafından katledilen insanlarımızın dramı belge niteliğinde yazmıştır. Daha sonra ASALA örgütü 34 diplomatımızı acımasızca katletmiştir. Azerbaycan Karabağ’da, Hocalı’da yine Ermeniler 600’den fazla masum kişiyi katlettiler. Ermenilerin işlediği katliamlar tarihi gerçek olarak ortada iken, sözde Ermeni soykırımının tasarısıyla Türk milletini tarih sayfalarına kara bir leke olarak geçirmek istemektedirler. Ermeniler tarafından şehit edilen Türk diplomatları ve yakınlarının listesi. 27 Ocak 1973: Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile yardımcısı Konsolos Bahadır Demir. 22 Ekim 1975: Viyana Büyükelçimiz Daniş Tunalıgil makam odasında öldürüldü. 24 Ekim 1975: Paris Büyükelçimiz İsmail Erez ve şoförü Talip Yener öldürüldüler. 16 Şubat 1976: Ermeniler Beyrut Büyükelçiliğimiz Başkatibi Oktay Cerit’i katlettiler. 9 Haziran 1977: Vatikan Büyükelçimiz Taha Carım iki Ermeni tarafından katledildi. 2 Haziran 1978: Mardin Büyükelçimiz Zeki Kuneralp’in eşi Necla Kuneralp ile emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu ve İspanyol şoför Madrid’de öldürdüler. 12 Ekim 1978: Lahey Büyükelçimiz Ö. Benler’in yetişkin oğlu Ahmet Benler öldürüldü. 22 Aralık 1979: Paris’teki Turizm Müşavirimiz Yılmaz Çolpan cadde ortasında öldürüldü. 31 Temmuz 1980: Atina Büyükelçiliğimiz idare ateşesi Galip Özmen ile kızı Neslihan Özmen öldürüldüler,Galip Özmen’in eşi ile oğlu yaralandılar.17 Aralık 1980: Sydney Başkonsolosumuz Şarık Arıyak ile koruma görevlisi Engin Sever, Ermeni katiller tarafından öldürüldüler. 4 Mart 1981 Paris Büyükelçimiz Çalışma Ataşesi  Reşat Moralı ile Din Görevlisi Tecelli Arı, Ermeni teröristlerce katledildiler. 9 Haziran 1981: Cenevre Başkonsolosluğumuz sekreteri Mehmet Yergüz öldürüldü. 24 Eylül 1981: Silahlı Ermeniler Paris Başkonsolosluğumuzu bastılar, Başkonsolos Kaya İnal’ı yaradılar ve koruma görevlisi Cemal Özen’ öldürdüler. 28 Ocak 1982: Los Angeles Başkonsolosumuz Kemal Arıkan Ermeni teröristlerce öldürüldü. 4 Mayıs 1982: Boston Fahri Konsolosumuz Orhan Gündüz Ermeniler tarafından katledildi. 7 Haziran 1982: Lizbon Büyükelçiliğimiz İdari Ataşesi Erkut Akbay ve eşi Nadide Akbay, Ermeniler tarafından katledildiler. 7 Ağustos 1982: Ermeni teröristler Ankara Esenboğa Havaalanı’na saldırı düzenlediler,9 kişiyi öldürdüler, 72 kişiyi yaraladılar. 27 Ağustos 1982 : Ottava Büyükelçiliğimiz Hava Ataşesi Hv. Kurmay Albay Atilla Altıkat Ermenilerce öldürüldü. 9 Eylül 1982:  Bugaz Başkonsolosluğumuz İdari Ataşesi Bora Suelkan,evinin önünde Ermeni teröristlerce katledildi. 9 Mart 1983 :Belgrat Büyükelçimiz Galip Balkar Ermeniler tarafından öldürüldü. Şoförü Necati Kaya da yaralandı. 14 Mart 1983: Btüksel Büyükelçiliğimiz İdari Ataşesi Dursun Aksoy öldürüldü  15 Temmuz 1983: Ermeni teröristler Orly Havaalanı’nda THY bürosu önünde bomba patlattılar: 8 kişiyi öldürdüler (4 Fransız, 2Türk, 1 Amerikalı, 1 İsveçli) 60 kadar insanı yaraladılar. 27 Temmuz 1983: Silahlı Ermeniler Lizbon Büyükelçiliğimizi bastılar ve Maslahatgüzar Yurtsev Mıhçıoğlu’nu yaraladılar ve eşi Cahide Mıhçıoğlu’nu öldürdüler. 28 Nisan 1984: Ermeniler Tahran Büyükelçiliğimiz sekreteri Şadiye Yönder’i yaraladılar ve eşi Işık Yönder’i öldürdüler. 20 Haziran 1984: Viyana Büyükelçiliğimiz Çalışma Müşaviri Erdoğan Özen öldürüldü. 19 Kasım 1984: Viyena Birleşmiş ofisinde Müdür Enver Ergun öldürüldü. 7 Ekim 1991: Atina Büyükelçiliği Basın Ataşe Yardımcısı Çetin Görgü öldürüldü. 11 Aralık 1993: Bağdat Büyükelçiliğimiz İdari Ataşesi Çağlar Yücel öldürüldü ve Haberleşme Teknisyeni Hüseyin Kerimoğlu yaralandı. 4 Temmuz 1994: Atina Büyükelçiliğimiz Müsteşarı Ömer Haluk Sipahioğlu öldürüldü.

Dipnot: Balkanlar’da Türk Kültürü dergisi
Sayı 43; 2002 – Dr. Bilal N. Şimşir

 Esen kalın.           

27 Mayıs 2014 Salı

İnsanın doğasında hep ileriye bakmak ve güzele koşmak amacı vardır. Her insanın hayali ayrı bir dünyadır ki, bu dünyada tamı tamına hiç kimseninki ile tam olarak örtüşmez diye düşünürüm.
 Dünyanın fani oluşu, insanoğlunu belki mükemmele yöneltmiştir. Bilinçli yaşam  ve dünya nimetlerini en iyi bir şekilde  değerlendirmek, her ferdin de doğal   hakkıdır. Kişiler arasında rekabet veya  yarış her zaman şart olmuş ve de olması gerekir.

  Bu gerçekler dışında,“Ölenle ölünmez” deyimi  çok yerinde söylenmiş ve en acı bir vaka olmasına rağmen, teselliyi bu şekilde aramışızdır. Çünkü, her şeye  rağmen hayat devam edecektir. Bazı acı olayları, yani acı veren hadiseleri gayet  zor kabul edebiliyoruz ama, başka da  çaremiz yoktur. Gerçekleri veya olanları  kabul etmekten başka elimizden hiç bir şey gelmez !..

    Çok sevdiğim, saydığım insan  olarak da mükemmel çizgide bulunan , alçak gönüllü ve hoşgörüsü erişilmez boyutta olan bir ağabeyimin akrabalarından peşi peşine üç muhterem insan ebediyete göçtü. Bu vakayı nedense, bir türlü içine sindiremeyen ve kabullenemeyen değerli büyüğümü teselli etmek ne mümkün. Bir müddet şiirlerinin konusu bu oldu, yazdı, yazdı, yazdı…

  Şair kalbi çok duyarlıdır, belki bundan olsa gerek.

    ”Daha yapacak çok işleri  de vardı” gibi sözler etti.
     Kim işlerini tam  olarak bitirip de göçtü, dedim. ”Sen de haklısın” diyebildi.

  “Bir daha dünyaya gelsem, yapacağımı ben biliyorum” dediler.
   Haklısın (N.Ç.) hocam, ben sizi şimdi iyi anlıyorum galiba, dedim…

    Yaşamak bütün olumsuzluklara rağmen, çok güzel. Hele yarım kalmış işleri varsa kişilerin…, ölmek niye ki ?
Günahkar olmak bize asla yakışmaz, ne haddimize bizim hocam ?

    Mukadderat neyse, razı olmak boyun borcu. Adam olana yarım asır yeter, şu yirmi birinci asırda doğrusu…

   Çok yaşamak işe yarar mı ? Adam gibi yaşamak gerekir: ”Asırlarca koyun gibi yaşamak yerine, yarım asır Aslan gibi yaşamalı insan” diyordu bir tanıdığım.

     Saçma olan bir tarafı var mı? Galiba  doğru söylemiş bu tanıdığım kişi, yani ADAM GİBİ YAŞAMAK ÖNEMLİ !..



Esen kalın.   

26 Mayıs 2014 Pazartesi

BAŞARININ SIRRI ÇALIŞMAKTIR 
  İnsanoğlunun başarısı, çalışmakla eş değerdir. Yani çok çalışan çok, az çalışan az başarılı olur. Bu bir prensiptir aslında, genel  anlamda doğru orantıda olması gereken.
  Peki pratikte geçerli midir ?
   İnsan  yapısındaki nitelikler kişiden kişiye değiştiği için her zaman  doğru  orantıda olmayabiliyor. Çalışan ve üreten kesim  alın terinin karşılığını alamadığı    zaman hem haksızlık olur, hem  de   randıman düşer.  Bu konuya daha     geniş bir açıdan baktığımız zaman      bazı milletlerin kısa bir zaman  içerisinde ülkelerini bu bazda  ön    plana çıkarttıklarını görüyoruz. Bir misal vermek   gerekirse, Japon halkı    ve Almanlar… Her iki ülkenin de 2.Dünya  Savaşından sonra büyük hamleler yaptığına tanık olduk. Çok çalışmak  kaydıyla sanayi devi oldular. Diğer  bir taraftan da dünya ticaretine damga   vurdular. Yani kısacası, ekonomik anlamda bağımsızlıklarını kazandılar. Zaten ekonomi her şeyin başında gelir, halk arasında “Paran kadar  konuşursun” derler.
 Bu sebeplerden dolayı Türk Milleti daha da ciddi  çalışmalar yapması lazım. Bunu da yaparken devlet desteğinin maddi  ve manevi olarak şart olması gerekir. Burada en önemlisi planlamadır. Yani milli bir politika ve planlama yapılması lehte çıkar sağlayacaktır. Bu hususta en büyük engel enflasyon olmaktadır. Son yıllarda bunun makul rakamlara çekildiği  bir gerçektir. Bu mücadeleye herkes  katkı yapmalıdır. Paramızın YTL’ ye dönüştürülmesi ve sıfırların atılması ülkemiz için avantajlar sağlamıştır.